İlaç Endüstrisi Çağın Gerisinde Rutinlerle Uğraşıyor!
Türk Eczacıları Birliği Eczacılık Akademisi Başkanı, Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Uzbay, ilaç endüstrisinin çağın gerisinde rutinlerle uğraştığını söyledi.
Uzbay, ülkemizdeki ilaç endüstrisinin aslında gelişmiş ülkeleri aratmayacak donanımlara ve mekânlara sahip olduğunu kaydetti.
Üsküdar Üniversitesi, Nöropsikofarmakoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (NPFUAM) Müdürü, Türk Eczacıları Birliği Eczacılık Akademisi Başkanı Prof. Dr. Tayfun Uzbay, 14 Mayıs Eczacılar Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı. Prof. Dr. Uzbay, şunları söyledi: “İstanbul’daki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de ilk eczacılık sınıfının açıldığı tarih olan 14 Mayıs 1839 ülkemizde modern eczacılık eğitiminin ve bilimsel eczacılığın başlangıcı kabul edilir. Bu bağlamda her yıl 14 Mayıs’ı Eczacılık Günü olarak kutluyoruz ve bugün ülkemizde bilimsel eczacılığın 177. yılını doldurmuş bulunuyoruz.
Eczacılık Biliminin Temelleri Anadolu’da Atıldı
Eczacılık, doğrudan ilaç ile ilişkili hem bir mesleği hem de bir bilim alanını betimler. İlaç insan sağlığı için olmazsa olmaz bir üründür ve ilaç ile tedavi insanlık tarihi kadar eski bir kavramdır. Eczacılığın hem bir meslek hem de bir bilim alanı olarak başlangıcı da M.S. 129-216 yılları arasında Batı Anadolu’da Bergama’da yaşayan antik bilimci Bergamalı Galenos’a kadar uzanır.
Tarih boyunca yeni ilaçların keşfedilmesi ve tedaviye girmesi ile insanların yaşam konforu artmış ve ortalama insan ömrü uzamıştır. Penisilinlerin keşfini izleyerek antibiyotikler ile enfeksiyonların tedavi edilmesi, kan basıncının ve diyabetin ilaçlar ile kontrol edilmesi 20. yüzyıl başlarında 40-45 yıl civarında olan insan ömrünü 70 yıl ve üzerine çıkarmıştır.
İlk 15 yıllık dönemini çoktan geride bıraktığımız 21. yüzyılda kökten tedavi bekleyen birçok hastalık söz konusudur. Kanserin yanı sıra, yaşlanan nüfusla görülme sıklığı giderek artan Alzheimer hastalığı, yaşam boyu görülme sıklığı yüzde 1 olan şizofreni ve çocuklar arasında görülme sıklığı hızla artan otizm gibi ciddi beyin hastalıkları da etkili bir tedavi beklemektedir.
Bu nedenle yeni ilaçların keşfi ve tedaviye girmesine hala ihtiyaç vardır ve ilaç araştırma geliştirme faaliyetleri bilimin en büyük yatırım alanlarından biri belki de birincisidir.
Bilimsel Bilgi Üretmeliyiz
Günümüzde geçerli bilimsel bilgi üretme ve bunu teknolojiye dönüştürme kapasitesi bir ülkenin en etkili zenginlik kaynağı ve uluslararası saygınlık gücüdür. Bilimsel bilgi bilimsel araştırmalardan elde edilir. Nitelikli bilimsel bilgi yeni bir buluşa işaret ediyor ve teknolojik bir ürüne dönüşebiliyorsa üreten ülkeye hem saygınlık hem de ekonomik güç kazandırmaktadır.
Bilimsel ve teknolojik gelişmişlik bakımından 1980’lerde Güney Kore ile aynı kategoride olan ülkemizin bugün Güney Kore’nin ilk 10’u içinde yer aldığı bilimi etkin şekilde teknolojiye dönüştüren ve bunu da ekonomisine yansıtan 25 ülke arasında yer alamaması üzüntü vericidir.
Bilimsel eczacılıktan söz ediyorsak bunun eczacılık mesleğine eleman yetiştirmek yani eğitim vermek kadar önemli bir diğer ayağı da bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetleri olmalıdır. Eczacılığın temel ve vazgeçilmez araştırma geliştirme alanı kuşkusuz ki ilaçtır. Günümüz dünyasında radikal tedavisi mümkün olmayan önemli sağlık sorunları için yeni keşifler yapmak, bunların patentini almak ve ürüne, yani ilaca dönüştürebilmek ülkemizdeki “bilimsel eczacılığın” temel hedefi olmalıdır.
İlaç Endüstrisi Çağın Gerisinde Rutinlerle Uğraşıyor
Ülkemizde, eczacı yetiştirmeyi önceleyen 40’tan fazla eczacılık fakültesi bulunmaktadır. Yukarıda bahsedilen anlamda ilaç keşfine ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar ise sınırlıdır. Öte yandan, ülkemizdeki ilaç endüstrisinin gelişmiş ülkeleri aratmayacak donanımlara ve mekânlara sahip olduğunu biliyoruz. Bunu en çok kendileri ifade ediyorlar. Ülkemizde, birçok ilaç hammaddesi temin edilerek dünya ölçütlerinde üretilmekte ve pazarlanmaktadır.
Türkiye’nin bilimsel alt yapısı, kaynakları ve yasal düzenlemeleri herhangi bir engel teşkil etmez iken, yeni bir ilaç keşfi yapma ve bunu ürüne dönüştürme vizyonu ne yazık ki yetersizdir. Endüstri, daha çok iyi ilaç imal etme, iyi ilaç pazarlama, eşdeğer veya biyobenzer ilaç üretme gibi kuşkusuz önemli, ancak çağı yakalayabilecek vizyonunun gerisinde kalan rutinlerle uğraşmaktadır.
Küreselleşme ekseninde ekonomik rekabetin giderek sertleştiği bir dünyada güçlü ve saygın ülke olmanın yolu nitelikli bilimsel bilgiye sahip olma ve bunu teknolojiye dönüştürme becerisinden geçtiğine göre üniversitelerimiz ve endüstrimiz yeni ilaçlar keşfetmeyi ve bunları tedavide işlevselliği olan ilaçlara dönüştürmeyi hedeflemeli ve bu vizyonla yoluna devam etmelidir. Sürekli mazeret üretmek yerine böyle bir vizyon ile adım atmaya başlamak “bilimsel eczacılık” tanımına daha yakışır bir eylem olacaktır. Türkiye’nin yeni bir ilacı keşfedecek ve bunu tedaviye sokacak alt yapısı ve potansiyeli vardır.
Üsküdar Üniversitesi’nde İlaç Keşif Çalışmalarımız Sürüyor
Buradan yola çıkarak Türk Eczacılıları Birliği, Eczacılık Akademisi’nin buna inandığını ve öncelediğini ifade etmek isterim. Öte yandan, akademik çalışma alanım olan Üsküdar Üniversitesi’nde bu vizyon ile kurduğumuz Nöropsikofarmakoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde nöropsikiyatrik hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılabilecek ilaç keşfi ve geliştirilmesine yönelik bilimsel araştırmalarımızın devam ettiğini vurgulamak isterim. Bu yaklaşımın ülkemiz eczacılık fakültelerince de benimsenmesini ve bu yönde gayret gösterilmesini temenni ediyorum. Ülkemizde ekonomik güce sahip büyük kurum ve kuruluşları da ülkemiz ilaç araştırma geliştirme faaliyetleri için risk yatırımcısı olmaya davet ediyorum.
Ülkemizde bilimsel eczacılığın 177. yılını ve tüm meslektaşlarımın 14 Mayıs Eczacılık Günü’nü kutluyor, eczacılık eğitimine ve gelişimine katkı veren değerli hocalarımızdan hayatta olanlara saygılar sunuyor, meslektaşlarımızdan ve hocalarımızdan ahrete intikal edenleri rahmetle anıyorum.”