Barıştan Yana Mısınız?
Sanırım başlıktaki soruyu yadırgamışsınızdır. Hiç böyle soru mu olur, elbette barıştan yanayız, barıştan yana olmayan var mıdır acaba, bile demiş olabilirsiniz.
Herkes barıştan yana ise, bu kadar tepki, çatışma, sıkıntı, acı, ıstırap nereden geliyor?
Elbette barıştan yanayım diyenlere şunu sormak lazım; ‘birisi sizi suçladığında, küçümsediğinde, hayat tarzınızı sorguladığında, size saygısızlık ettiğinde,’ neler hissediyorsunuz?
Size bir saldırı olduğunu, tehdit edildiğinizi düşünüp, içinizde öfke kılığına bürünmüş korku yükseliyor mu? Bir süre sonra öfkenin sizi ele geçirdiği, bununla birlikte sesinizin yükseldiği, hatta bağırıp çağırdığınız oluyor mu? Kendinizi savunmak adına, karşı saldırıda bulunmak, suçlamak, ne olursa olsun haklı çıkmak için gözünüzün hiçbir şey görmediği, öfkeyle kırıp döktüğünüz oluyor mu?
Oluyor değil mi! Ne yazık ki hepimize oluyor. E hani biz barıştan yanaydık! Barıştan yana olan öfkeye kapılıp kırıp döker mi? O zaman adama; ‘Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?’ demezler mi?
Peki, barıştan yana isek, bize yapılan saygısızlığa eyvallah mı edeceğiz? Hayır, eyvallah etmeyeceğiz! Barıştan yana olanın yapması gereken şey; saygısızlık yapana, yaptığının kabul edilemez olduğunu kesin bir dille bildirmektir. Buradaki en önemli fark, tepki göstermeden geri bildirimde bulunmaktır. İşin rengini değiştiren tepkidir.
Tepki, işin rengini şöyle değiştiriyor. Tepki gösteren, ‘Bana saldırana ben daha fazla saldırırım ve onu yaptığına pişman ederim,’ demeye getiriyor. Böylece, kendine saldıran ile aynı bilinçsizlik seviyesine gelmiş olur. ‘Ateşe körükle gittiği’ için olayın çözüme kavuşması, barışa dönüşmesi mümkün değildir.
Böyle bir durumda barış yanlısı, şöyle yorum yapabilir; bilinçli bir insan, bir başka insana saldırmaz. Buna saldırı demek yerine, bilinçsizlik hali, demek daha doğru olur. ‘Kalpten gelmeyen mesajlar, kalplere ulaşamaz,’ derler. Saygısızlık edene, tepki vermeden sakin bir üslupla yaptığının kabul edilemez olduğu anlatılırsa, burada ilk önce, ben seni düşman değil bir insan olarak görüyorum mesajı verilmiş olur. Karşı taraf bu mesajı aldığı anda, insan olduğunu hatırlayacaktır. Bu başarılırsa, ortada iki düşman değil, iki insan olacaktır.
İnsanlar arasındaki farkların hepsi sunidir. Egemen güçlerin, ‘Böl parçala yönet,’ taktiğinin eseridir. Sakin düşündüğümüzde, hepimiz bunu bilir fark ederiz etmesine de, yine de bize öğretilenler gibi davranmaktan kendimizi alıkoyamayız.
Bütün bunları, Mevlana, “Sen ben deyişim anlatabilmek içindir,/ Yok ki sen ben aramızda, gerçekte biriz.” diyerek bir cümlede özetlemiştir. Bunu hatırlayanlar her zaman barıştan yana olacaklardır.
Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com
Yazımızı beğendiyseniz paylaşım butonlarını kullanarak sosyal medyada paylaşıp daha fazla kişiye ulaştırmanızı rica ederiz. Bizi Twitter üzerinden @kanguruhaber hesabından, Instagram üzerinden @kanguruhaber hesabından da takip edebilirsiniz.
Yorum yapmak, eklemek ya da düzeltmek için aşağıdaki yorum kısmını kullanabilirsiniz.